|
Sen sıcak iklimlere alışıksın,benim yaşadığım mevsim üşütür
seni.Donar ipeksi kanatların kıyamam sana, üzerinde
yaşadığım karlara konamazsın!Titrer minik
bedenin....DAYANAMAZSIN
Sen özgürlüğü seversin kanat
çırpışlarında.Uçsuz bucaksız maviliklerde uçar,yeşilin
çıldırdığı yerlere konarsın.Ben kök salmışım buz tutmuş
toprağa özgürlüğünü prangaya vurursam...YAŞAYAMAZSIN
Sen bahar türküleri söylersin güneşe karşı.Bahar çiçekleri
eşlik eder türkülerine.Ağaçların yeşili, çiçeklerin
renkleri,güneşin sıcak yüzü coşturur seni Doğa dinler
türkülerini.Benimse duyduğum,rüzgarın yalçın kayalara vuran
ıslık sesi,gördüğüm alabildiğine soğuk ve
beyaz.Baharı,güneşi hiç görmedim ben,yanımda onları
sen....BULAMAZSIN
Bir yüreğim var.Bahar güneşi gibi sıcak,kır çiçekleri gibi
renkli ve alabildiğine büyük.Ben seni bu kocaman yüreğimle
sevdim.Gözlerim değil yüreğimdi seni gören.Ayrı mevsimlere
tutunmuşuz ama aynı toprakta birbirimizden haberdar olmuşuz.
Sakın benim mevsimime gelme istemem!Ben alıştım zemheri
gecelerin yalnızlığına,beyazın soğuğuna ve etrafımdaki buz
tutmuş kayaların sessizliğine.
Sen alışamazsın,dayanamazsın GÖÇMENKUŞ'um.
Üşür yüreğin,donar kanatların birdaha asla UÇAMAZSIN!
.oZqem
SadEcE BİR gEcEDE 2 YILlIk aşkımızı KeliMelERe ZORLa
sığdırdIM
..............................TANRIMA ŞKRLER
OLSUN................................
................................SEN
BENİMSİN.................................................
.
..................................................
.Seni seviyorum
...........................................Seni seviyorum
..................................Seni seviyorum
...........................Seni seviyorum
....................Seni seviyorum
.............Seni seviyorum
.............Seni seviyorum
.....................Seni seviyorum
..............................Seni seviyorum
.....................................Seni seviyorum
...........................................Seni seviyorum
...........................................Seni seviyorum
.....................................Seni seviyorum
...............................Seni seviyorum
.......................Seni seviyorum
.............Seni seviyorum
.....Seni seviyorum
YALNIZLIĞA ALIŞMALI
Bavulları hep toplu durmalı insanın...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten
vazgeçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara
hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma...
günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden
biri artık...
Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar
bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten
kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik
ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
* * *
İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı
insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders
çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde
başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli...
Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en
görünür duvarlarına...
"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz"
dizeleriyle başlamalı güne...
Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok"
denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmayacak..."
Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
* * *
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı
öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli
bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde
sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle hesaplaşmaya
çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle
hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp
savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
* * *
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
GÜZEL İNSANLAR VARMIŞ ÇOOK UZAKLARDA
Uzak diyarlarda, çook uzaklarda
Vefa varmış hala
Doldurdum heybemi umutlarla
...gidiyorum.
Uzak diyarlarda, çook uzaklarda
Kadir-kıymet bilenler varmış
...varmış hala
Bıraktım çabalarımı,
...gidiyorum.
Güzel insanlar varmış, çook uzaklarda
Dağlardan huzur esermiş,
Çiçekler gülüş açarmış,
Güneş doğarmış her sabah
Her sabah , her sabah
İnsanlar, gülümser,
... "Günaydın !` dermiş
Hatır sorarmış hala
Çoook çoook çok uzaklarda
Yıktım son kalelerimi kendi elimle
Topladım şiirlerimi, gidiyorum.
Size kalsın her hüznüm
Her yenilgim,
Sırtımdan söktüğüm hançerler
Size kalsın...
Size kalsın bencillik,
Size kalsın asık suratlar
Güzel atlara binip giden güzel insanlar
İz bırakmış gönüllerde
Bir şafak vakti, biterken tasa
Her adımda, son izlere basa basa
...gidiyorum
Burukluk silinirken yüzümde
Dostluk şarkıları dilimde
Yıllar sonra çıkagelen gülüşle
...gidiyorum.
Veda zamanı sahte dostluklara
Artık düşmek yok tuzaklara
Gül kokulu izlere bata-çıka
Gidiyorum, gidiyorum
Çook çook çok uzaklara
AVUCUNUZUN İÇİNE BAKIN…
Ne zaman eşinizle bir sorun yaşasanız avucunuza bakın.
Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz Çözümlerinizde
hemen elinizin altında, avucunuzun içinde....
sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz
avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın.
Baş parmağınıza bakın önce. Size en yakın olan parmağınız.
Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o.
Gerektiğinde her parmağın yanında hazır oluyor, yardımına
koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan?
Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir
misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı
başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır
mısınız eşinizi? Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı
ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla
ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil
mi?
Şimdi de işaret parmağınıza bakın. Güzel bir şey görseniz
hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz
onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz.
Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir
bulmuyor musunuz? İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde,
yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret
parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı
çıkarırsınız kalbinizin işaretini? Nasıl güvenmezsiniz
kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın
göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı
onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu
doğruları paylaşmadınız mı onunla? Şimdi kesip atacak
mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin
tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini?
Orta parmağınıza bakın şimdi. En uzunu o parmaklarınızın
arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor.
Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun
diye lüzumsuz görürü müsünüz onu?
Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında
kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o?
Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel
olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek
konumda değil mi? Sizi başka bütün erkekler ve kadınların
üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu
herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz?
Şimdi de yüzük parmağınıza bakın. Parmağınızı ne zamandır
çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü
düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın
kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın.
Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize
biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size
razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu?
Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden?
Ve son olarak serçe parmağınıza bakın. Ne kadar da incecik
ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını
açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için
süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir.
|
Seni sevmek,bana hayatın ne
kadar anlamlı,nefes alıp verişimin bana verilmiş kocaman bir
hediye olduğunu gösterdi.Sabahları yeni güne kocaman bir
gülümsemeyle başlamanın tadına vardım.Hiç bir zaman bir anlam
yüklemeyi başaramadığım yıldızların hepsinin artık başka başka
bir sürü anlamı var.Onlara her baktığımda; birsinde
gözlerini,birisinde gülüşünü,bir diğerinde ise senin bana
hediye ettiğin yaşama sevincimi görüyorum.Ve onlara her
baktığımda Allah’ıma binlerce defa şükrediyorum.Beni senin
gibi bir hediyeyle mükafatlandırdığı ve seni hayatıma soktuğu
için...İnsanın hayatta kendini şanslı hissetmesi kadar güzel
bir şey olamaz herhalde!Benim de kendimi şanslı hissetmemi
sağlayan sensin.Senin sevgin...Sen doğan yeni günüme en büyük
sebepsin.
Seni sevmek,sanki bütün dünyaya kafa tutmak,bütün kötü şeyleri
pembe görmek...Hoş sen yanımda olduktan sonra gerekirse
dünyaya da kafa tutarım.Bilirim ki sevgin,aşkın
yanımda.Bilirim ki düşsem de,yenilsem de beni kaldıracak olan
eller senin ellerin...korkmam bu yüzden.Çünkü sevmenin ne
kadar güçlü,ne kadar yüce bir duygu olduğunu sen öğretin
bana...Seninle birlikte yeniden doğdum ben,seninle emekledim,
seninle yürüdüm,ilk sözcüklerimi senin yanında söyledim.ilk
göz yaşlarımı senin için döktüm.Anlayacağın hayatımı seninle
en baştan yaşadım,her şeyi sende temize çektim
ben.Hatalarımı,günahlarımı,aşklarımı...
Tek korkum seni
kaybetmek...Senin beni,sadece ikimiz için kurduğum dünyamda
dünyamızda tek başıma koyup gitmen...tek korkum her yeri
seninle,kokunla dolu olan bu yerde beni senden,senin o güzel
gözlerinden mahrum bırakıp gitmen.Ben senin gözlerinin içinde
boğulmaya razıyım.Yeter ki bana olan sevgin,aşkın eksilmesin
dilinden...
YÜREĞİMDE
Sus, söyleme bir şey,
yumuver
gözlerini ve sus.
Dinle
yüreğinin sesini,
sonra;
aç gözlerini.
Bırak
konuşsunlar,
özgürce.
Ben
anlarım, gözlerinden.
Ben
duyarım anlattıklarını,
bakışlarından.
Yüreğin
gözlerinde,
gözlerin yüreğimde.
Biliyorum, duyuyorum, anlıyorum,
hissediyorum,
çünkü
seviyorum,
çünkü
seviyorsun…
YÜREĞİMİN GÖTÜRDÜĞÜ YER
Dilimde yorgun
yılların, suskun türküsü,
Adına sevda denen bir kayıbın öyküsü,
Yok yere aldanış, yok yere haykırış.
Bu şehir yabancı artık
bana,
Bu deniz, bu gökyüzü, bu gece
ve içimde kaybolan hisler,
Yabancı sevgiler, yalancı kelimeler.
Kaç mevsim tükettim uğruna,
Kaç bahar geçti, kaç hazan geçti sararmış yapraklarla,
Hangi düşlere kar yağdı bilinmez ama,
Yüreğimin götürdüğü yerde, hep sen çıktın karşıma.
Yüreğinin götürdüğü yere git...
"Yolunu
yitirdiğini, şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün,
onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki, yaprağı gür ama
kökü zayıf bir ağaç ilk güçlü rüzgarda devrilir. Oysa kökü
güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu binbir güçlükle dolaşır.
Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir. Olayların içinde
ve üzerinde olmalısın. Ancak böyle gölge ve sığınak sunabilir,
ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle
donanabilirsin.
Ve
sonra, önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini
bilemediğin zaman, herhangi birine öylece girme, otur ve
bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk
aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini
dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur
ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve Yüreğinin
götürdüğü yere git."
Seni özlemek
Baharda dallarda donmak demek
Vurdumduymazlığına inat
Seni sil baştan yaşamak demek
Aldığım her nefesi veremeyecek gibi almak,
Boğulmak, düğümlenmek demek
Mavi içinde gride kaybolmak demek
Seni Özlemek...
Aynı rüyayı her gece görmek
Ve artık
Rüya görmemeyi dilemek
Kabus olmak
Kaybolmak
Yitmek, seni özlemek....
Sigaramın dumanını savurmak boşluğa
Ve
Savruluşunda senin hayalini görmek sisler ardında
Hep dilemek
Ama hiç ulaşamamak seni özlemek...
Bağırmak, ağlamak, üzülmek, efkarlanmak
Bunların hiçbirini yapamamak
Ve İnsan olmaktan uzaklaşmak
Seni Özlemek...
Ölmek ... Ölmek... Ama hiç ölememek...
Ellerin, dillerin,
Duaların, sözlerin,
Boşlukta iliklerimi dondururcasına bana geri dönmesi demek
SENİ ÖZLEMEK daha pek çok şey demek
Ama tükenişimle, söndü kelimeler...
ÖZLEMEK
SENİ ÖZLEMEK...
Sevgi emekmis;
Bunca zaman bana anlatmaya
çalistigini,
Kendimi buldugumda anladim.
Herkesin mutlu olmak için
baska bir yolu varmis
Kendi yolumu çizdigimde anladim..
Bir tek yasanarak
ögrenilirmis; hayat, okuyarak,dinleyerek
degil.. Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim..
Yüreginde ask olmadan geçen
hergün kayipmis
Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim..
Aci doruga ulastiginda
gözyasi; gelmezmis gözlerden,
Neden hiç aglamadigini anladim..
Aglayani güldürebilmek,
aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim..
Bir insani herhangi biri
kırabilir, ama bir tek en çok sevdigi
acitabilirmis, Çok acittiginda anladim..
Fakat, hakedermis; sevilen
onun için dökülen her damla
gözyasini, Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde
anladim..
Yalan söylememek degil,
gerçegi gizlememekmis marifet,
Yüregini elime koydugunda anladim..
''Sana ihtiyacim var,
gel!'' diyebilmekmis güçlü olmak,
Sana ''git'' dedigimde anladim..
Biri sana ''git'' dediginde,
''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis sevmek,
Git dediklerinde gittigimde anladim..
Sana sevgim simarik bir
çocukmus, her düstügünde ziril ziril aglayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarildiginda anladim..
Özür dilemek degil, ''affet
beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
Gerçekten pisman oldugumda anladim..
Ve gurur, kaybedenlerin,
acizlerin maskesiymis
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmis
Yüregimde sevgi buldugumda anladim..
Ölürcesine
isteyen,beklemez,sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim..
Sevgi emekmis;
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar
sevmekmiş...
Ayrı şehirlerde ayrı havayı solusak ta;
Geceleri aynı semaya bakıyor,
Aynı
yıldızı tutuyoruz….
Gündüzleri aynı martıların çığlıklarında birleştiriyoruz
sevdamızın feryatlarını.
Ayrı
yağmurlarda birlikte akıtıyoruz gözyaşlarımızı kim bilebilir..
Ve
biliyorum ki umarsızca sende bende dolaşıyoruz fırtınada.
Ellerimiz cebimizde...
Kimse
yok halimize karışan. Başıboş, sessiz...
Sen
beni bende seni arıyorum belki de...
Olur ya
martıların gökyüzünde buluşmaları gibi gökkuşağında da biz
kavuşuruz diye...
Sen...Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki
deli atışın sebebi...Her gece uykum,her sabah
güneşim.Yıldızım,ay'ım,akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki
çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim sen...
Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım
hayat sen...Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezl
iğim,belirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen...Bitmez
yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen...
Hani
gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.Bilirim
basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek
olsan,içim erir,kalırım öyle.SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER
İNAN.Kırıyorsam seni,bu benim
dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır.Kendimle kavgalıyım
ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara
vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.Her kayboluşum yara
açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz
olabiliyorum bazen...Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın
büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam
seni,öyle.Gereğinden fazla 'erkeğim'bazen,bağışla...
Seni
bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde
ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe
katlanmak benim harcım değil.Seni her şeyinle,ay parçası
yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,ç ocukluğunla,olgunluğunla,kızgınlığınla,şaşkınlığın
la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.NE DEĞİŞ,NE
DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan
ne varsa kabulümdür hepsi.
Seni
özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine
dayanılmaz oluyor ki...YOKLUĞUNU YAŞAMAYI
BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o 'fazla erkek'yokluğunda
çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa
kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde
sayıyorum.Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da
yok.
Şimdi
hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o
sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara
bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip
gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende
buldum,beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA...
GECE YARISI
SARKILARI
" Herkesin içinde
sabirli bir tohum gibi kendi kozasinda sakli duran bir
ask yatar; bir gün
bir günes parlar bir yagmur düser ve tohumun çatlayip
çiçekler açtigini
ruhunuzun rengarenk bir agaç gibi rüzgarlarla dans ettigini
görürsünüz. O
rüzgarlarla dans eden çiçekler bazen manasiz kaprislerle,
yanlis anlamalarla,
hoyrat firtinalarla örselenip yeniden insan ruhuna dökülür
ve bu kez acinin
tohumlari olur askin çiçekleri.
Zakkum yesili
çiçekler halinde büyüyüp içinizi yakip kavurur. Aska lanet
eder
"unutmaya çalisir"
aciyi öldürebilmek için aski da öldürmeye ugrasirsiniz.
Ve unuttukça bir
seyler eksilir sizden!
Acidan
kurtulabilmek için eksilmeye bile razi gelebilirsiniz. Bir gün
" artik
unuttum" dersiniz"
. Yahya Kemal gibi bir 'nekahat' dönemi yasadiginizi
sanirsiniz. Sonra
bir çifte kayik geçer sulardan" bir kadin sesi sarki söyler"
bütün zakkumlar
çildirir. Acinin çiçekleri yanik kokulariyla daglayip geçer
içinizi.
Çaresizlik
özleminizi ve acinizi daha da büyütür. Unuttugunuzu
sandiginizi
unutamadiginizi"
eksik parçanizin gene eski yerine oturdugunu zakkum
çiçeklerini
soluyarak kesfedersiniz.
Askin böyle bir
aciya degmeyecegini düsünürsünüz. Falcilarin söyledigi
gibi " gözyasi olur
kadinlarin yataginda" böyle zamanlarda. Asktan korkar"
bütün çiçekleri
çigneyip gizli bir tohum gibi yeniden gömersiniz yüreginize.
Ne görür ne de bir
kimseye sorarsiniz!
Sonra bir ses
duyulur" bir yagmur damlar" rüyalarda bir günes görülür ve
tohum yeniden
çatlar. Zamanla hayatin genis bir bahçe oldugunu" yalnizca
sevincin ya da
acinin çiçeklerini degil" kaçinilmaz olarak hepsini birden
içinde
barindirdigini" çiçeklerin bir kismindan vazgeçmenin bahçenin
bütününden
vazgeçmek oldugunu anlar" bahçeyi bütünüyle seversiniz.
Zakkumlariniz açar
ve biri size der ki " Birak açsinlar" çiçeksiz
kalmaktan iyidir
zakkumlar".
Hala Aşksın Sen..
Ama Sadece Şarkılarda...
Aşk nedir diye sordular
bana, hiç düşünmeden koydum ismini yerine, yazıp yüreğimin
elleriyle..
Senli anlamlar yükledim sevda şarkılarının her sözcüğüne, her
hecesine. Haykırışlara dönüştüler, içimde bir yerlerde..
Sırılsıklam bir özlemdi,
Gözlerimden akan..
Damla damla bir ümitle,
İçimde oyalanan...
Dokunmanın coşkusuyla,
Taştı boşaldı birden..
Saklanamaz bir çağlayışla,
Kurtuldu esaretten...
Umutlarım terketmişlerdi
beni çoktan oysa. Mutululuklarsa uzaktılar bana, bir o kadar
da ulaşılmaz. Yalnızlık bir yağmur misali yağıyordu ruhuma hiç
durmaksızın. Zincirleyip yüreğimi, hapsetmiştim ben de
ıssızlığıma kendimi. Ta ki ellerin dokununcaya kadar
ellerime.. Atıp yüreğimdeki zinciri bir kenara, açtım bütün
kapılarımı sana.. Susturup aklımdan geçen bütün düşünceleri,
kulak verdim içimdeki çığlıklara..
Evet, sendin beklenen,
Evet, sendin istenen,
Eksikliği gözlenen,
Yokluğunda özlenen...
Bir yanım hep eksik, hep
yarımdı yokluğunda. Neyi özlediğimi, neyi beklediğimi bile
bilmiyordum. Neyi aradığımı, neyi istediğimi bile fark
etmiyordum. Yollarım vardı benim.. Önümü görmeden, bilmeden
nereye varacağını, gittiğim. Bazen hızla koştuğum, bazen yavaş
adımlarla yürüdüğüm. Yolların sonu karanlıktı, sen çıkmadan
önce yollarıma.
Asabiydim ondandı,
Hep mutsuzdum ondandı,
Yıllar yılı saklandım,
Gözyaşıyla kutlandım...
Bulutların arkasına
gizlenmiş güneş misali, korkuyordum sevdaya göstermekten
kendimi. Bütün karanlıklarımı çıkarıp aydınlığa, güneşim olup
doğdun dünyama. Susuz kalıp kururken ruhum bir toprak gibi,
yağmurum oldun, yağdırdın sevdanı üzerime. Cümlelerimin gizli
kalmış özneleri, "sen" li oldular, "biz"li oldular..
Umutsuzluklara ait tüm gözyaşlarımı silip, mutluluğa dair
damlalar döktüm gözlerimden..
Gidişin de çok ani oldu ya,
Gelişin gibi..
İşin doğrusu;
Varlığına alışmaktan daha zor oldu,
Yokluğuna alışmak.
Alıştım mı bilmiyorum,
Ama mecbur olduğumu biliyorum.
Boşver...
Coşkusuda çok güzeldi varlığının,
Yokluğunun acısı da, hiç fena değil hani...
Seni görmediğim zamanlarda,
hani hiç dokunmadığım günlerde, hani bakışların değmediğinde
bile gözlerime, bir an dahi düşünmedim çıkarıp atmayı içimden.
Senli kelimelerim çığlığa dönüştüğünde, kaybolduğunda
yokluğunun karanlığında, sen duymadığında bile vazgeçmedim
sana seslenmekten. Düşlere, hayallere sarılıp, günlerce
gecelerce avundum onlarla. Sensizlikte de sevmeyi öğrendim
seni.. Hasretini de sevdim.. Seninle herşeyi sevdiğim gibi..
Varlığının heyecanı gibi sahip çıktım, benimsedim yokluğunun
acılarına da.. Güldüreni de, ağlatanı da, sevinçler yaşatanı
da, hüzünlere boğanı da.. Sana dair, sevdana dair ne varsa,
benimdi onlar da...
Soranlara neden böyleyim,
Bilmediğimi söyledim.
Yalandı bu,
Sensizlikti keyifsizlik sebebim.
Gelişinle eksik parçam bir anda tamamlandı..
Sende gördüm ya o an,
Sevinçten nasılda ağlandı...
Geldiğinde sona erdi tüm
acıtanlar, tüm sancıtanlar. Çıplak yüreğinle basıp yüreğime,
dindirdin yaralarımın kanayanlarını.
Dünyama gelmeden önce kapalıydı gözlerim, açtım gözlerimi,
uyandım sevdana.
Hiç beklemediğim bir anda, hiç ummadığım bir zamanda tuttun
yine ellerimden..
Çıkmazlara doğru giden adımlarımı, döndürüp geriye yürüdüm
sana doğru gelen yollara..
Yarım kalmış bir hikayenin bilmediğim bir satırında bıraktığım
sevdanı, alıp oradan devam ediyorum kelimelerime..
En güzel dünlerim, en inanılası düşlerimdin sen. Şimdi en
yaşanılası bugünlerim, en umut dolu yarınlarımsın benim..
Evet, sendin beklenen,
Evet, sendin istenen,
Eksikliği gözlenen,
Yokluğunda özlenen...
Hep "Aşk" Olarak Kalacaksın
Sen..
Yüreğimin Kalemiyle Yazılan, Her Satırımda...
|
|